28.12.2012

Anilar ve yeni yil

Bugun bir TED Talk seyrettim hayatim degisti diyemem ama cok etkilendim, duygulandim, dusundum, anladim ve agladim.

Bu TED Talk'ta bir baba 15 yil once bir is icin ailece geldikleri New York'ta kizinin birinci yas gununde kizi kucaginda resim cektiriyor. 2 yasinda tesadufen yine New York'a gidiyorlar ve yine ayni kosede (57nci sokak ve 5inci caddede) birlikte kiz babasinin kucaginda birlikte resim cektiriyorlar. 3. yil anne diyor ki baba kiz New York'a bir gezi yapin ve yine gidiyorlar yine ayni kosede resim cektiriyorlar. Bu bir gelenek haline geliyor ve 15 yil boyunca her sene ayni noktada birlikte ayni pozisyonda resim cektiriyor. Baba diyor ki baskalarindan yardim isteyin ve resminizi cektirin, kimse fotograf makinanizi calmaz (Chevy Chase'in filminde oldugu gibi, hani bunlar Paris'e gider ailecek resim cektirmek ister, Fransiz yardim edecektir, ayakkabilarini cikarttiri hepsinin, havuza sokar ve makinayi alir kacar) ve kimse size hayir demez. Bu bir evrensel kuraldir. (Hele bir Japonsa).

Artik kizi kocaman olmustur Steven Addis'in, 15 yilin sonunda yakinda O babasini kucagina alacak gibidir. Steven Addis'in bu kisa konusmanin sonunda bize vermek istedigi mesaj ise cok basit, anilar biriktirin, cocugunuzla birlikte yaptiginiz ve bunlari iple cekeceginiz ozel seyler olsun bunlar. Hayatta biriktirdigniz en onemli seyler anilariniz ve bunlarin kiymetini bilin bunlardan cok sey ogreneceksiniz.



Tam Orkan bana bu videodan bahsederken eve UPS geldi, Deniz'e ve Orkan'a aldigim yilbasi hediyesi kitaplarini getirdi ve de baska bir paket de Deniz'in Istanbul'daki halasindan vardi paketlerin arasinda Orkan ve Deniz icin. Kitabin adi 88 Great Daddy Daughter Dates. Arkasinda soyle yaziyor kitabin. O sizin hep kiziniz olacak, ama kisa bir sure icin kucuk kiziniz olacak. Bunu ozel zamanlar yapin.

Herkese cocuklarinizla ya da cocugunuz gibi sevdiginiz yakinlarinizla mutlu anilarla dolu, saglikli bir yil dilerim. Her ufak anin kiymetini bilmek dilegiyle...

Peace On Earth

18.12.2012

Kanayan kalp ve buyumenin verdigi dayanilmaz aci

Deniz nezle oldu, 4 gundur nefes alamiyor, gunduzleri burnu saril saril akarken geceleri uykusunda rahatsiz ediyor, agliyor, uyaniyor bu aksam da oksurmekten kustu. Cok uzuluyorum. Gecen yil ilk kez alti pisik oldugunda, ilk kez nezle oldugunda, gozu konjiktivite olup yavru kediler gibi yapis yapis kapandiginda da cok uzulup, aglamistim. Etrafimdakiler bunlarin cok dogal oldugunu hasta olamdan cocugun buyumeyecegini soylemislerdi. Biliyorum bunlar olacak tipki, benim nezle, sinuzit olmam, gece burnumun genzime akmasindan basimi yuksek tutmadigim icin giciktan oksurmem gibi. Ama iste bebek olunca cocuk olunca hele kendi bebegin olunca cok uzuluyorsun, merak ediyorsun, uyku tutmuyor, aklin kaliyor. Gun boyu bacagina yapistigi icin sikildigindan utaniyorsun, yemek yemedi hem de yemeyip yemekle oynayip oraya buraya sacti diye kizdigindan utaniyorsun, gece kendi uyuyamayip seni de uyutmadigi icin soylenip kizdigindan utaniyor kendi kendine soz veriyorsun Allahim iyilessin bir daha kizmayacagim diye ve yine zaman geciyor unutuyorsun.

4 gun once bu ulkede bir okulda 6-7 yaslarinda 20 cocuk silahli saldiri sonucu olduruldu. Bir dolu cocuk da buna sahit oldu. Beynimi, gozlerimi uyusturan bir olay dusundukce. Okula sabah cocugunu yolluyorsun, opuyor kokluyorsun ve eve haber geliyor cocugunuz oldu. Vuruldu. Okulda. Bir genc cocuk tarafindan. Sebepsiz. Ne yaparsin? Terliklerinle mi firlarsin, uzerinde bornozun varsa onunla mi gidersin? Ben hep bunlari dusunurdum eskiden. Cok trajik bir durumda gazetecilerle konusan saclari, makyajlari yapili insanlari dusunur nasil oalbilir derdim. Bu zamanda bunu nasil dusunmus, nasil vakit ya da guc bulmus. Cok sacma ama dusunurdum. Gecen hafta da olen minik kizlardan birinin babasi basin aciklamasina cikti, perisandi perisan ama uzerinde takim elbisesi vardi ve kravati. Sacini taramis sanirim. Belki de babaya birisi giydirmisti dolabindan cikardigi takim elbisesini, sacini taramis oyle yollamisti gazetecilerin onune. Annesi haberi aldiginda okula gitmis boynunda kirmizi atkisi vardi. Gozume bunlar carpti. Hava soguktu evden cikarken can havliyle paltosunun uzerindeki atkisini da kapmisti ve O da perisandi. Sonra dusundum insaniz hepimiz, usuyoruz ve bir dolu insani sey iste.

Tam Deniz'in oksurugune uzulurken twitterda bir blog gordum Berrasu isimli 4 yasindaki bir bebegin losemi tarzi bir hastaliga yakalandigi ile ilgili. Annesi feryat ediyordu :"Ben ona hangi aktiviteleri yaptiracagim, nasil yetistirecegim derken kuzum bu hastaliga yakalandi, kolunda damar yolu ile kucuck hasta yataginda yatiyor" Neden? diye. Nasil dayanacagim?" diye agliyordu, gozlerinde yas kalmamis. Sonra bu habere bir yorum yazani gordum, "Bizim istedigimiz ugrastigimiz hersey simariklik" diye.

 Evet oyle. Simarigiz biz, hepimiz, bircogumuz. Ben sacimi boyayamadim diye uzulurken, evim oyuncaklardan dagildi diye kizarken. Cocuga istedigim seyleri alamadim derken. Yemegini yemiyor, deliksiz uyumuyor diye sikayet ederken hepsinde hepsinde simariklik yapiyorum. Bu aksam bir tokat gibi patladi suratimda gunlerdir icimde biriktirdiklerim. Utanmanin otesine gectim artik ben kendimden. Butun aktivitelerin, oyuncaklarin, giyimlerin kusamlarin, dogumgunu partilerinin hepsi cani cehenneme sadece sikica sarilip sukretmek istiyorum. O'nu sevmek, opmek, guldurmek, kosmak.

Umarim yine unutmam. Butun bebeklere, cocuklara Allah sifa versin bir an once, en buyuk dilegim bu yeni yildan. Anneligin en zor kismi, igneyle kuyu kazmak degil, bitmeyen endise, icinden cosan sevgi seliyle birlikte kalbinin ince ince akmasi surekli, her saniye aklinin bir kosesinde en iyi zamaninda, en kotu zamaninda umutsuz asiklar gibi O'nun olmasi. Buyuyecekler, kendi nezlelerinin sumuklerini kendileri silecek, kusmuklarini temizleyecekler, gazlari geldiginde cikaracaklar. Ama annelerinin akillarindan hic cikmayacaklar. Yine biraz once bir anne arkadasim Facebook'tan sunu yazmis gunun anlam ve onemini daha baska birsey aciklayamazdi benim icin, iyi geldi sagol Semra.
"Making the decision to have a child-It's momentous. 
It is to decide forever to have your heart go walking around outside your body"- Elizabeth Stone
 
 
 


26.11.2012

Su uyur cocuk uyumaz bizim istedigimiz saatte

Tam kafamda cocukla uzun ucak seyahatine cikarken neler yapmali yapmamali diye birseyler yazamak varken Huffington Post'ta yeni dogan annelere tavsiyeler kivaminda bir yazi buldum. Sanki benim icin yazilmis. Demek ki hepimizin ortak bir dolu seyleri var ozellikle de ilk bir yilda. Uykusuzluk en buyuk sorun.
Neden bebekler uyumaz diye sorarken hatta da biraz sikayet ederken 8 yasinda oglu olan bir baba arkadasim bebekler uyur sadece bizim uyudugumuz saatlerde degil dedi. Cok dogru. Ortalama 14 saat uyuyan bebekler 5'te yatip 5'te kalkinca pek de bizim uyudugumuz saatlere denk gelmiyor uyku saatleri. Eh biraz rahatladim o zaman, uykusuzlugum cok gecmese de bebeklerle gecen zorlu donemlerde etrafindaki insanlar ve hatta sokaktaki herhangi bir kisiden bile umutlu, senin hayatinin benzeri bir deneyim duymak cok rahatlatiyor yeni anneyi. Sizinki de mi uyumuyor, ay bizimki de cok istahsiz, cok gazli... gibi seylerin ortak olmasi dunyanin en guzel sozleri gibi geliyor bir sure insana. Seyahat etmeden bir dolu kisi bana yeni dogmus bir bebekle seyahat etmenin kolay oldugu hele bir yurusun o zaman zorlasir keyfini cikarlarla ilk sene bayagi bir cesaret verdi bize.

Deniz 40 gunlukken ilk kez yaptigimiz 11 saatlik yolculuk cok rahat gecti diyebilirim. Yemek yemek disinda ucaktaki besikte hep uyudu.Biz yemek yedik, birkac film bile seyrettik o zaman muhtesem oldgunu bilemedigim zor zannetigim gunlerde. Donuste 4 aylikti biraz daha bilincli ve hareketli olsa da yine fena degildi. Bu yazsonu 1 yasindaki yolculuk biraz daha zordu, ucaktaki bir yolcu teyze bize uzulup yarim saat kadar dolastirdi Deniz'i ve bizi rahatlatti. Donuste ise Deniz ve ben yalnizdik.. Endiselerim vardi ama cok yersiz oldugunu Ipad bana ispat etti 11 saatlik bu yolculuk boyunca.

Yanimizda 6 torun sahibi amcayla cok ahbap olduk, kitabini okumasina izin vermeyip hatta onu sahiplendik. Ipadde 4-5 saatin sonunda bir hayli mide bulandirici hayvan ve sarkilardan olusan uygulamalari bir sure gormeme karari aldik.

Bebekle ucakta uzun yola gideceklere sunlari oneriyorum.

* Bebeginiz yurumeye baslamissa uzun yola gitmeyin, evinizde oturun.
*Gidecekseniz mutlaka koca, kaynana ya da  annenizi de alin.
*Bunun icin yilboyu mil biriktirmeniz gerekiyorsa bile yemeyin icmeyin ama milleri biriktirin.
*Bir Ipad edinin. Cocuguma elektronik vermeyecegim yemini keisnlikle bozuluyor, ucakta hersey mubah.
*Yan koltugunuzdaki kisiyle iyi gecinin, siki dost olun, mumkunse torunu olan birisini bulun.
*Okudugum blogda kol koyma yeri benimkinde ise pencerenin storu Deniz 5-6 saat oyaladi. Yuzlerde kez ac ve kapalar sayesinde cok cok eglendik, ozellikle uyurken gozlerine gunes isigi giren yolcular.
*Ucakta yemek yiyeceginizi saniyorsaniz yaniliyorsunuz. Yemek yiyin oyle binin.
*Tuvalete bebek slingde asiliyken nasil giriliri ogrenmeden asla ucaga binmeyin, birkac gun onceden bebegi asin slinge ve buzdolabinin icine oturma talimi yapin.
*Mutlaka ve mutlaka sling-kanguru edinin, otururken bebegin daha sakin durmasina yardimci oluyor.
Benim son 15 ayda hayatimin kaymamasina sebeptir.

27.09.2012

Growing pains 101

Ben gercekten anneligin boyle zor oldugunu bilmiyordum. Her gecen gun de sasiriyorum aslinda sasiriyorum da uzerinde dusunmeye firsat bile bulamiyorum.
Deniz'in dogdugu ilk gunlerde o gunlerin hayatimin en zor gunleri oldugunu dusunurken, bugunlerin o gunlerden daha zor olduguna karar verdim. Yeni dogmus bebekle yasamak ne kadar da kolaymis yahu.

Bodrum'da kafes arkasinda bir guzel
Deniz dogumgununde yurumeye basladi ama evi tavaf etmiyordu o zaman pek cesareti yoktu, emekleme ve tirmanma seklindeydi aktiviteleri, ne olduysa Istanbul'a ayak basrigimiz andan itibaren oldu. Hayatimiz bir daha geri gelmemek uzere degisti. Yuruyen bebek, aglayan ve gazli bebekten cok daha zormus sevgili anne olmayi dusunen ve kesinlikle birkac kere daha dusunmesi gereken anne adayi.

Bodrum'daki on gunu canta topa bosalt, denize sok, cikart, ust degistir Alt degistir, dusa sok, kendin gir cik, yedir, sil, krem sur, sapka takla gecirdikten sonra burada evin 4 odadi 3 balkonu 2 tuvaletini, her gun  ivir ziviri cicegi cicileyen Deniz'le gecirmenin zorlugunu kelimelere dahi dokemeyecek kadar dumur vaziyetteyim. Sanirim boylesi daha iyi, jeton tam dusmeden gunler geciyor. Biraz otomatige baglayarak, oyle bos bos bakip, her cektigi yere giderek, mor gozaltlarim ve cokuk avurtlarimla takiliyorum bugunlerde.

Deniz'in keyfi iyi, etrafindaki insanlara dedigink yaptirtarak hayati taniyor. Dolaniyor dolaniyor dolaniyor, bense kafasini patlatmadan bugunleri gecirmenin derdindeyim. Mutlu, saglikli ve neseli olsun ama gec anne olmaktan dolayi da hayiflaiyorum  zira enerji ve sabir yasla birlikte azaliyormus onu da aci bir gercek olarak ogrendik.

Aksamlari dilimiz disarida kanapeye atmis olarak buluyoruz kendimizi, gunler geciyor geciyor ama gunun sonunda mutlu ve umutlu bir anneyim.


21.08.2012

Bu da gecer, neler neler gecmedi ki?*

Gecen sene bugunlerde, onundeki bir haftayi degil, ertesi gunu goremeyecek kadar karamsar, uykusuz, sikintili olan kendimi hatirladim bugun. Deniz 5 gunluktu gecen yil bugun. O bize biz ona alismaya calisiyorduk. Ben mutfakta muzik acmis, tek basima pompayla sut cekerken, elimdeki gunluge bir mutlu bir kizgin aglaya aglaya notlar yazarken, gunun temiz bir 3-4 saatini telefonda nufus kagidi, pasaport, ucak bileti gibi seylerle gecirirken, annemi ve Orkan'i sonu gelmeyen sacmaliklarla didik didik didiklerken bugunun gelecegini gercekten hic dusunmemistim. Bir de ayni zamanlarda yuz bilmem kac yildir olmayan bir deprem ile korkunc bir firtina da oldu buralarda camlarin cervelerin uctugu, her yerin kapandigi. Tek dusundugum bir an once, hemen, yarin Turkiye'ye gidelim. Kendimi burada yalniz hissetmistim o gunlerde. Ya Deniz'in nufus kagidi gelmezse, pasaport cikmazsa, giedemezsek kalirsak'a feci takmistim. Deniz'i gorecek gozum bile yoktu. Annem sen lohusasin hadi yat diye beni odama gonderiyordu, uyuyamiyor bebek ha agladi ha aglayacak diye surekli kulak kesiliyordum. Hic istahim yoktu, cok kilo vermistim, uzerimde ciddi anlamda igrenc bir koku vardi ve dogum dikisleri yuzunden simide oturuyordum. Uzerimdeki acayip kiyafetler sut yuzunden birden islaniyor, bebegin emecegi zaman ise sut olmuyordu. Gece 3 saat aralikla kalkmalarim sanki 10 dk gibi kisa geliyordu. Uyku yetmiyordu, gunduzleri gecmek bilmiyordu, ben cok mutsuzdum. Deniz arabasinda agliyor, koltugunda agliyordu. Aksamustleri bir turku tutturmustu tam Orkan'in gelmesine yakin basliyordu 2 saat gibi suruyordu, sonra bir sekilde uyuyor biz de siziyorduk.

O gunler hic ama hic bitmeyecek, hep sikilacagim, hep uzgun ve dertli olacagim, kotu kokacagim saniyordum.

Sonra bir baktim Deniz 1 yasinda oluvermis gecen gun. Ben de inanamadim. Hala Deniz geceleri yemek yemege kalkiyor ama onun disindaki hemen hemen hersey degisti. Laftan anlayan, bizi taniyan, yurumeye baslayan bambaska bir cocuk var artik bu evde. Yine gidiyoruz Istanbul'a bu sefer daha planli yapilmis bir bavul, iyi umutlar ve sakin bir kafayla. Umarim iyi gecer yolculuk ve de tatil. O sefer besikte misil misil uyuyan 40 gunluk bir bebek yerine 12 saati bu sefer koridorda yuruyen bir 1 yasindayla gecirecegiz sanirim. Umutsuz olup kotu kokmaktan kesinlikle daha iyidir diye kafaya takmiyorum bunu da. Bon Voyage
*Bu sarkiyi pek severim

12.07.2012

Goz acip kapayincaya kadar

Onbir aylik bir bebegin altini degistirmek ne kadar zor olabilir degil mi? Birkac km bisiklete binmis kadar ter icinde kalmak, ya da evi bastan asagi temizlemek, sicakta 10 gomlek utulemek gibi birsey iste. Oysa ki Deniz donmeyi ogrenmeden once hersey ne kadar da kolaydi ama bilmiyordum. En zor hayat benim, gecede 3 kere uyanan bir bebek asla buyumeyecek saniyordum. Hayatin dipsiz kuyularina girmisim bir daha cikamayacagim diye kesin kararimi vermistim. Bir daha esofmanlardan kurtulamayacagim, kesin kel kalacagim, asla buyuyen bebege kati mama yapamayacagim, O'nu alistiramayacagim saniyordum.

Parklarda, bahcelerde buyuyor Deniz ve hala ayakkabi giydirmemekte kararliyiz.
Gunler haftalari aylari getirdi ve bizim Deniz 1 ay sonra 1 yasinda olmaya hazirlaniyor benim hicbir zaman sahip olamayacagim enerjisiyle. Bazen odanin kosesine oturuyorum ve O'nun bitmek tukenmez bilmeyen merak ve enerjisi gayet zavalli bir sekilde seyrediyorum. O'na yetismeme imkan yok. Sabah 6.30 gayet derli toplu olan bir ev, 8.30 gibi hallac pamugu gibi atilimis oluyor. Zaman zaman kucuk diye sikayet ettigimiz evimin kucuk olmasindan cok memnunum artik hem de cok. Aniden ortadan kaybolabilen Deniz'e birkac adimda ulasabilmek ve darmadagan evi cabucak toplayabilmek en buyuk luksum artik benim, balkondu, havuzdu, ikinci banyoydu istemem kalsin.

Insanlarin gelisimini bebeklerde seyretmek cok hos ama. Bir zamanlar cok cok zamanlar once yani kendinin oyle oldugunu bilmek hele ki ama hic hatirlayamamak da bir o kadar kotu. Deniz cekmeceleri karistirdiginda cok mutlu oluyor, icindekileri tek tek gosterip yere indirdiginde keyfine diyecek yok. Altini degistiriken kacmasi O'nu yakalamk icin bizim pesinden kosmamizdan cok egleniyor ama hic bunlari hatirlamayacak. Ben de arada bir deftere not tutuyorum, ileride okusun, gulsun, dusunsun diye. 1 yil once neredeyse oyle uzaklara dalip bakan 3kilo 300 gramlik gazli bebek simdi bizimle dalga geciyor ya ileriki yaslarini dusundukce bir dehset duygusu gelip geciyor. Bekleyelim de gorelim.

27.06.2012

Haciyatmaz

"Nesi var simdi bu bebege bakmanin yatir kaldir kukla gibi, bundan sonrasi asil zor olan, yuruduydu, okuluydu" dedi bir aile buyugumuz Deniz daha 1.5 aylikken mor gozlerle etrafta dolasan bana.

Deniz yakinda 10 ayini bitirecek, bana gore kocaman kiz oldu bile ve aile buyugumuz kesinlikle hakli. Donmeye basladigindan beri gozumuzu uzerinden eksik etmemeye calistigimiz minik kiz artik emeklemekle kalmiyor, tirmaniyor, tutunarak yuruyor, cekiyor, kanape altlarinda oyuncak ariyor anahtar yiyiyor vesaire. Gozumuzden ote her organimiz onun uzerinde.
Daha kucukken biberon ve avanesi yuzunden dagilan mutfaga artik oturma odasi yatak odasi ve tuvalaet eklendi. Tuvalette anahtar, yatagin icinde buz kabi ve dis macunu tupu, salonda makyaj cantasi, benim cantamda ise limon bulunabiliyor. Cekmecelerden hirsla butun giyim kusam firlatilip hinzirca gulunebiliyor. Elinde ne varsa yatagin arkasindan gozumuzun icine bakip gulerek asagiya atip sonra da alkis yapiyor.

Uyutmak ve banyo yaptirmak, alt degistirmek ve giyinme islemlerinin yaninda toplama cikarma kadar kolay artik zira alt degistirmek cebir gibi birsey oldu son zamanlarda. Iki kisi banyo sonrasi zar zor Deniz'i evde buldugumuz o gun ona degisik gelebilecek birseyle (okuma isigi, dondurma kasigi, limon, elma) oyalayip kanter icerisinde donme, cekme, tekrar donme ve kacma eylemlerinden firsat bulup altini baglayip ustunu giydirip yataga koymaya calisiyoruz. O yattiktan sonra perisan halde yemek hazirlayip yemege oturuyoruz. Talan durumdaki evi toplayip kanapelere atiyoruz kendimizi.

Simdi asil yurusun o zaman isin var diyorlar. Parklarda, bahcelerde, kafelerde, diskolarda goruyorum hic durmadan kacan yeni yuruyen ve pesinden bitap sekilde kosan ana babalari. Isimiz var gercekten ama asil isimiz okul zamaniymis ona da 2-3 yil var daha, o zaman ben bari bugunlerin keyfini cikarayim.

18.06.2012

Eğitim Şart


Nicedir yazamadım blogumuza. Vakit olmadı diyeceğim, doğru değil, işler çok yoğundu diyeceğim, yok o da değil (yoğun da sebebi o değil), içimden gelmedi bir türlü yazmak. Nasıl bir hissiyatsa bu her zaman benim kapıma uğramıyor. Madem blog var, her şeyi yazmak da olmuyor. Değecek şeyleri aktarabilmek gerekiyor ki, sanırım bu akşam az, öz ama benden bir şeyleri aylar sonra yazabileceğim gibi hissediyorum.

Serhan'ın Ege'ye yaptığı ev, biraz küçük ama idare ediyor

Şu anda Ege haftada 3 gün, yarım gün oyun grubuna gidiyor. Okula gönderilen defterinde öğretmeni bana o gün neler yaptığını yazıyor. Genelde top havuzunda serbest zaman geçirip, hamurdu, legoydu oyunlarla eğleniyorlar. (Bu arada yuvanın facebook sayfasında ara ara çocukların fotoğraflarını çekip yayınlıyorlar. Ege’nin 9 aydır sadece 1 adet bulanık bir fotosunu koymuşlar, bu konuya da değinmeden geçemedim gördünüz mü?)




4artı4artı4 (peki ya çocuklar)=? sonrasında biz karalar bağladık. Daha okula çoook var diye hiç düşünmediğimiz Ege’nin eğitimi ne olacak sorusunda takıldık kaldık. Bizim oğlan doğum tarihi sebebiyle seneye Eylül’de ana sınıfına başlamak durumda. Hal bir anda bu duruma gelip dayanmışken, biz de kendimizi okul araştırırken bulduk.

Kendi eğitimimizin üzerinden uzun yıllar geçtiği için şu anda okullar nasıl, bizim zamanımızdaki iyi okullar hala iyi mi, devlet okulu mu olsun, özel okul mu, devlet okulu olsun tabi, biz maailecek devlet okulunda misler gibi okuduk, üniversitemize de gittik, eee ama ikametgah mı tutmadı şimdi sizin okula, peki o zaman biz bir taşınıp gelelim hemen, ooo sizde de kura mı var, şanslıyızdır biz, kesin çıkarız kura da, o da mı olmadı, peki özel okul olsun, kura filan yok ya hani, özel okula tüm paramızı vereceksek bari en iyi olanlardan biri olsun, ne o oradaki rakam özel okulların senelik ücreti mi, şakaaa olmalı, biz iyisi mi 2-3 iş daha bulalım.

İşte aynen böyle hissediyorum. Bu çocuk öyle ya da böyle okuyacak tabi ki ama onun sağlayabileceğimiz en iyi eğitimi alması için ne gerekiyorsa yapacağız, bu da burada kayda girmiş olsun. 

1.06.2012

Dumur




Hic asiri muhafazakar olmadim. Tek cocuk olmanin verdigi ya da karakterimden gelen asiri konuskanlik ve disari donukluge ragmen cekingenlik, kirilganlik ya da ne bileyim fazla duygusal olmamdan kaynaklanan bir herseye kolay atlayamama, kabul edememe hatta kuralcilik gibi seyler muhafazakarlik gibi gozukse de esnek oldugumu dusunuyorum ozellikle bu ulkede daha cok ogrendim. Hic dindar da olmadim. Dua ederim, batil sacmaliklarim da vardir arada ama bana secilen dinin gereklerini yerine getirmiyorum. Dindar bir anneanneyle buyudum, hem de cok dindar diyebilecegim birisiydi. Ama hic muhafazakar olmadigini da rahatlikla soyleyebilirim. Kizini liseden sonra okuyacak deyip evlilik tekliflerini reddettiren, kocasiyla kendisi icmese de raki sofrasina her aksam oturan, kendine ozel diktirdigi mayosuyla denize giren, evlendiginde kocasi istedi diye basini acan, daha fazla bakamayacagini dusundugu icin bir tane cocuk yapan cok dindar bir kadin buyuttu beni. Hic beynimi yikamadi, dini uzun uzun anlatmadi, sunu yapma bunu yap demedi. Hep iyilik yapmaktan yana oldu, sokaktaki cicek satandan, tren istasyonundaki biletci ablaya kadar tanidigi, eline dokundugu, agzini tatlandirdigi insanlar oldu olene kadar. Ben de bilincaltima islenmis olarak dindarligin iyilik ve insan sevgisi oldugunu ogrenmisim bunca yil.
 
Dindarlik esittir muhafazakarlik degildir yani benim icin. Muhafazakarlik turbanli diye bir kadini komsu olarak  istememek oldugu kadar,  Ramazan'da denize giriyor diye baska kadina kotu gozle bakmaktir da ayni zamanda. Bu ulkede giyimi kusami, yasam tarzi "bizimkilerin" hayat tarzina uymayanlara yapilan irkciliktan da hep nefret ettim. Herkes istedigi yerde yemek yeyip istedigi yerde oturup, tatil yapma istedigiyle evlenme, istedigi arabayi kullanma -cip kullanmak en cok bronz tenli ve roflelilere verilmis bir hak olmalidir Istanbul kast sisteminde hala -hakkina sahiptir, olmalidir. Amerika'da yillarca siyahlara yapilan ayrimciliga benzettik Turkiye'deki durumu uzun sure. Tam artik biraz daha insanlar sevecen oldu dedigim vakit garip garip seyler ortaya cikti. Asiri muhafazakarlik ayrimcilik, birden ortaya atilan fikirler, yasaklar, konusan ve dusunen herkese karsi bir acayip nefret ve muhalafetle ishal olmus gibi ortaya caart diye dokulmeye basladi. Bir cuval incir ciddi anlamda berbat oluyor hizla. Once gencler, sonra azinliklar sonra iscilerden derken sira kadinlara geldi. Zulum edilirken, zalime donusmek guc elde edince demek boyle oluyormus.
  Leman Dergisi "Her Kürtaj Uludere'dir" Kapağı
Basli basina itilme kakilma nedeni kadinlik simdi de resmi yollardan daha da itilip kakilmaya baslanacak. Kadinlarin bedeni kendinedir deyince, sadece cinsel ozgurlukten mi bahsediliyor saniliyor acaba? Istedigimle istedigimi yaparim midir kendi bedenim hakkinda soz sahibi olmak istemek demek. Yatarim kalkarim, hamile kalirim, ister dogururum ister dogurmam mi demek anlasiliyor acaba? Tecavuz bebegine de devlet bakarmismis, kadinin ne hislerle 9 ay o bebegi tasiyabilecegi acaba hic dusunuluyor mu? Devlet hayatta olan cocuklarina nasil bakiyor ki tecavuz sonucu dogan bebege de bakma ustun iyiligini gosterecek? Bu asiri muhafazakarligin belden asagiya olan takintisi nedir? Dindarlikla alakasi olmadigini dusunuyorum bu takintinin ben. Beyindeki asiri kapalilik yani muhafazakarlik dini kullanarak insanlari (kadinlari) cinsel sekilde istismar ediyor.  Korkutma, ayiplama,taslama, yasaklama, kapatma, kirbaclama, gerektiginde aile ici istismar yoluyla erkekler bu durumu bir guzel kullanip, her turlu siddetle kendi bastirilmisliklarini tatmin edip sen de kuyruk sallamasaydin klisesiyle uzerini ortuveriyor. Muhafazakar olmanin en uc boyutunu da gecen gun duydum ki dumur oldum . Turkiye'de bir grup iyi insan sutu olmayan kadinlarla sutu olan kadinlari iritibata geciriyor ki sutu olmayan annelerin bebekleri de anne sutu alabilsin. Bunun sut kardesligi dogurabilecegini dolayisiyla da ayni memeden emenin evlenmesinin ensest olacagini dusunen beyinler oldugunu duydum. Bunlari dusunen zihniyetlerden Allah bizi uzak tutsun, herkese biraz daha akil versin, yari cahillikten ki cahillikten cok daha fecidir ve asiri muhafazakarliktan korusun. Amin

 Resmi http://www.fletcherarmstrongblog.com/tag/womens-rights/ 'sitesinden alip kullandim

15.05.2012

Bir yeni annenin Anneler Gunu ile imtihani

Ilk anneler gunumuzu kazasiz belasiz bol bas agrisi ve yorgunlukla atlatabildik sevgili mamalar ve papalar. Sanki cok onemli bir gunmus gibi ben de Orkan'a unutmuyorsun degil mi diye manevi bir baski uyguladigim Anneler Gunu icin Orkan da bugune kadar hicbir yasgunu, yildonumu gibi gunlerde yapmadigi jestler icin ugrasmis, dusunmus sagolsun. Annelik kutsalmis demek ki O'na gore de ya da ileride ben Deniz'e sikayet ederim diye korkmus olabilir.

Biz de bu memlekette gelenek oldugu uzere Anneler Gunu brunch'ina katilmaya karar verdik ailecek New York'ta bir yerlerde. Insanlarin kucucuk bir masa icin birbirine bile yiyebilecegi Anneler Gunu brunch'i icin yeni annelerin restoran sahiplerine nasil da yalvardiklarina yakinen sahit olmuslugum ve de icten ice garipseyerek gulmuslugum vardir. Brunch yapilmasi mecburi olan bu gunde biz giyindik kusandik, 30 derece havada gittik bir yere. Daha yemeklerimiz gelmeden Deniz kakasini yapti ikina sikina masada. Baslamadan yemege degistirmeye gittik geldik, yemeklerimizi yedik mi yemedik  mi pek anlamadik bu sure icerisinde zira Deniz, masada ne var ne yoksa ele alma, sonrasina agza alma ve de final olarak yere atma rutiniyle devam etti gunluk masa egzersizlerine. Restorandakilerin ne sirin bebek, anneler gununuz kutlu olsun, bak buyuyorlar merak etme tadini cikar tezahuratlariyla mutlu olsak da yemegimizi yiyememenin, sogumus kahvemizden yudumlamak isteyip de becerememenin sikintisi icinde dolanip durduk masanin etrafinda.

Prospect Park Brooklyn



Buradan sonra Brooklyn'e gidelim degisiklik olsun dedik ve de arabada Deniz'in gunes kremini bir yerlerde dusurmus oldugumuzu fark edip yollarda dogal krem satan eczane arayisi icinde gecti saglam bir yarim saatimiz. Onu da bulup aldiktan sonra Brooklyn'e vardik. Central Park'in kucugu ama en az o kadar guzel olan Prospect Park'a girdik. Ben az yuruyup hemen oturmak niyetindeydim zira anneler gunune ozel daha bir sik ayakkabilarimla cok da rahat degildim. Ne olur ne olmaz diye cok gelismis annelik icgudumle almayi akil ettigim parmak arasi terliklerimi parkta yanima almayi akil edemeyip bagajda birakmistim. Orkan kolunda kocaman bebek cantasi bir hayli uzakta olan golun kenarina gitmek istiyor ben slingte bir Deniz, tepemde 30 derece gunes, ayagimda parmaklarimi  tahris eden espadrillere ikina sikina yuruyordum. Neyse ki Orkan'i yakin bir yerlerde oturmaya ikna ettim bir sure sonra, yerlere yayildik resim cektik, dinlendik, Deniz cimlerde oturdu ama benim karnim acikti aniden ve siddetle. Haydi bakalim kalktik bu sefer bende ici biberon, bez, yedek yiyecek giyecek dolu koca canta Orkan'da uykusu ve viziltisi gelmis bir bebekle parktan cikip restoran aramaya. Onu da bir yarim saat sonra bulup, o restoranin da yer ve masalarini ekmek, kagit, catal, kasik, bardak ve menulerle hallettikten sonra eve donmeye koyulduk.

Benim basimda kocaman bir agri, yorgun, ac ve kirli bir cocukla eve vardigimizda aksam olmak uzereydi. Eve geldigimde dayak yemis gibiydim. Bebegi yediren, giydiren ve uyutan, obur dunyada meleklerin kesin kendisine su tasiyacagina inandigim bir baba sayesinde ben de biraz uyuyup dinlendim ve de ilk anneler gununu boylece atlatmis olduk. Fakat bu Orkan'i kesmemis olsa gerek ki Brooklyn Koprusu'nun altinda durmayip, resim cekmedigimiz icin hayiflaniyordu bu aksam. Kendisini duymamazliktan gelip yarin baslayacagim Dukan rejimi icin tariflere bakmaya devam ettim. Bundan sonraki anneler gununu pijamayla cimlere serilip, piknik cantasindan aksama kadar otlanarak kutlamayi tercih edecegim mumkunse diye aklimdan gecirdim.

18.04.2012

Bir silgi, bir kalem, bir vicdan, bir insan

*Tanrim, hak ettigim icin hayatta basima gelen butun iyi seyleri anlamama yardim et. Beni senin dogrunu aramaya yonelten seyin, azizleri harekete geciren ayni guc oldugunu, kuskularimin azizlerin kuskulariyla ayni oldugunu, zaaflarimin onlarin zaaflariyla ayni oldugunu kavramama yardim et. Kendimin baskalarindan farkli olmadigini kabullenecek kadar alcakgonullu olmama yardim et. Amin.
Paulo Coelho'nun Brida kitabindan

Okul yetkilisi Veli Karakus'un cekip yolladigi fotograf

Bu yaziyi kendimin ne kadar iyi birsey yaptigini anlatmak, aferin almak ya da kendimi tatmin etmek icin yazmiyorum. Eger bir kisiyi bile ozendirip bu yaziyla ve bagis yapmasini saglarsam iste o zaman tatmin olup, kendimle gurur duyup cok iyi birsey yaptigima inanacagim oncelikle bunu yazmak istedim.

Birkac ay once Bir Silgi Bir Kalem isimli bir projeye rastladim. Turkiye'nin her tarafindan her turlu ihtiyaci olan okullar buraya basvuruyor ve Bir Silgi Bir Kalem bu ihtiyaclari yardim etmek isteyen bagiscilarla bulusturuyor nternet ortaminda. Voleybol topundan, kursun kaleme, yazicidan, isiticiya Turkiye'nin butun ihtiyaci olan okullarindan cogunlukla ogretmenlerinin basvurusu bu siteden gorulebiliyor. Neye kac tane ihtiyac var, hangi okul, hangi ogretmen, nerede butun detaylar bu sitede. Ister bir adet isterseniz de hepsini satin alip kargo ile o ihtiyaci isteyen ogretmene yollayabiliyorsunuz. Arada baskasina gitme, sahtekarlik yapma ihtimali yok.


Ben afet donemlerinde ihtiyac malzemeleri yollamak istemis ama daha sonra ihtiyaclarin yerlerine ulasmadigina depolarda curudugune sahit olmustum, hepimiz olmustuk. Hapishanedeki annelerin ihtiyaclarini gidermeye tesebbus ettigimde gardiyanlarin gonderilenlerden kendilerine sakladiklari ogrenmis ve yine geri cekilmistim. Guvenmek ve inanmak, insanlarin kalplerinde gercekten iyi niyet oldugunu bilmek istiyorum oyle yasamaya ihtiyacim var supheyle yasamak cok kotu.

Simdi Deniz var ve cok mutluyum, Deniz'in bir dolu seyi var maalesef, maalesef diyorum cunku ihtiyacindan fazlasi var, hediye geldi biz de aldik cok olmasa da, bircogunu kullanamadi giyemedi. Ama Turkiye'de, dunyada bir dolu ihtiyaci olan bir dolu cocuk, bebek var. Iste Bir Silgi Bir Kalem bu ihtiyaclarin bazilarini gidermek icin ugrasiyor. Kuruculari profesyonel islerde calisan genc, idealist insanlar. Onlara ozeniyor, onlarla gurur duyuyor ve sade bir TC vatandasi olarak iyi ki varlar diyorum. Keske devletimiz her yere yetebilse, her cocuga silgisini, kalemini verebilse, depremden sonra cadirdan hemen kurtarsa, isiticisini verse, sinav kitaplarini saglasa ama olmuyor olamiyor. Ne yapalim kizalim, soylenip oturalim mi? Hayir oyle yapmayalim. Bu idealist insanlar gibi dernek kuralim, organize olalim, kulaktan kulaga haber verelim, bir haftasonu disarida yiyecegimiz yemek parasini bu dernegin sayfasindan istedigimiz sehirdeki istedigimiz okulun istedigimiz ihtiyacini istedigimiz olcude karsilayalim. Her keseye gore bagis yapma imkani var, ustelik Yurtici Kargo da %30 indirim veriyor eger Bir Silgi Bir Kalem icin gonderiyorum diyorsaniz.

Ben de Deniz'in varligina sukretmek, sahip olduklarini takdir etmek, dunyanin benim ve benim sevdiklerimin etrafinda donmedigini bir kez daha kendime anlatmak, kendimi kimseden ustun hissetmemem gerektigini yeniden hatirlamak ve onlarca bunun gibi sebep yuzunden kendi keseme gore bu siteye bagista bulundum. Bagisim yerini buldu ve Van'daki ogretmen bana tesekkur mektubu ile cocuklarin resmini yolladi. Uzun zamandir bu kadar mutlu ve icimin kabardigini hissetmedigimi farkettim. Gunluk hayatta ne sacmaliklarla ugrastigimi, gayet iyi durumda olan ama tipini begenmedigim sandalyemi degistirmek icin ne kadar cok arandigimi dusundum. Utanmaliyiz, biraz dusunmeli, biraz okumali, bakmali ve gormeli, bilgilenmeliyiz.

Vicdan denilen sey herkesde var belki anahtarla acilmasi, pasinin alinmasi, gozlerdeki, akillardaki perdenin biraz aralanmasi gerekli. Malla mutlu olmayi ne zaman ogrendik biz? Bu sacmaliktan kurtulmayi ogrenmemiz, cocuklarimiza ogretmemiz lazim. Dogumgununde milletin gozune sokarcasina yapilan pasta yerine cocugum icin Turkiye'nin bir ucundaki baska bir cocuk icin cocuklar icin kardes cocuklugu kurup ihtiyac olan birsey icin bagista bulunmak isterim. Cocugumuz icin en guzel dogumgunu hediyesi bu olmaz mi? Bol renkli, bol kalorili pastalari millete yedirmekten cok daha iyi bir ikram olacaktir bir sinifi isitmak, bir cocuk grubunun voleybol oynamasini saglamak ya da Turkiye haritasini yollayip nereden nereye ulasabildigimizi gormelerine sahit olmak.

10.04.2012

Hic bunlari dert etmeye deger mi? Evet hem de cok.

Bu kadar mi kotu insanlar olduk? Vicdansiz, cikarci ve hatta ruh hastasi? Bu kadar mi gozumuzu para burudu insanlara hormonlu, antibiyotikli, ilacli, boyali ve hatta zehirli yiyecekler yedirecek kadar? Kanser yapacak, oldurene kadar surundurecek kadar? Hayatin anlamini bu kadar mi kacirdik bu kadar mi aciz ama midesiziz? Benim aklim hic ama hic almiyor. Bir roportaj okudum Vatan Gazetesi'nde "Saglikli diye yediginiz tavuklar, tavuk degil" diye. Daha yumurtadan cikar cikmaz civcivlere antibiyotik veriliyor, etlendirilmek icin kipirdatmadan yetistiriliyor ve oyle etlendiriliyor ki kemikleri gelismiyor. Elinize aldiginiz zaman tavuklarin kemikleri kiriliyor. Danalara demir verilmiyor etleri daha pembe ve kiymetli olsun diye ve zavalli hayvancagizlar demirsizlikten bulunduklari yerdeki pasli demirleri yaliyorlar. Otlara sikilan ot ilaci agaclara geciyor ve oradan da meyveler yoluyla bizim sistemimize. Daha anne karnindaki bebeklerde tarim ve ot ilaclari var. Bebeklerin gobek kordonunda kac cesit zehirli madde bulundugunu hamileyken okudugumda inanamamistim. Tarim ilacini tavsiye eden ziraat muhendisleri icinde de tarim ilaci bayiileri varmis.

Doktorlar insanlari gerekli olmadigi halde ameliyat ediyorlar ozellikle cok gelismis ulkelerde. Sirf kendi kiymetli vaktinden calinmasin, bayram tatilinde doguma cagrilmasin, sigortadan uc kati para alsin diye hamile anneyi korkutup sezeryan yapmayi oneren ve yapan doktorlarin sayisi akil almaz derecede artiyor, benim cevremde saysam en az 10 anne bulurum. Biz eger doktorlara, muhendislere ve devletimize inanamazsak, guvenemezsek ne yiyecegiz, ne icecegiz, hangi tedaviye inanacagiz? Ya o doktor o tedaviyi sadece kendi cebini doldurmak icin oneriyorsa, o ilaci sirf ilac sirketinden bir anlasmasi var diye bize iciriyorsa?



Insanlar Turkiye'de cocuklarini parasizliktan tedavi ettiremiyorlar, kucucuk Dila bebek ender gorulen bir hastalik yuzunden kasintidan, acidan duramiyor ve yardim bekliyor, bizler ise sirf hosluk olsun diye ekmekten yapilmis corba kaselerinde corba icip sonra da o ekmeleri cope atabilme umursamazligina sahipiz ya da tatil koylerinde, dugunlerde yuzlerce tabak gorgusuzce didiklenmis yemekler rahatlikla coplere gidiyor nasilsa parasini verdik kim karisir kafasiyla.

Ben Deniz dogduktan sonra zaten cok rahatsiz oldugum bu konulara biraz daha kafayi taktim. Cunku Deniz'le birlikte cevreye verdigimiz zarar en azindan kirli alt bezleriyle oldukca artti. Daha baska bir dolu seyle karbon ayakizlerimiz dunyamiza bir guzel birakiyoruz fazlasiyla. O nedenle ben de kendimce dikkat etmeye, daha az yemek atmaya, copleri geri donusturmeye, elektrik ve suyu az harcamaya yonelik okyanusta damla misali calisiyorum. Deniz ogrensin istiyorum, takdir etsin ve anlasin. Insanlarin cop karistirdigini, kuru ekmek icin adam bile oldurecek kadar ac oldugunu, bir bidon su icin kilometrelerce yol yuruduklerini bilsin istiyorum. Aslinda ben Deniz'i alip bir koyde, dagda, Kazdaglari'nda mesela bahcede yetistirdigimiz dogal domateslerle, yumurtalarla, havaya egzos gazi vermeden sadece pedal cevirerek, hamaklarda sallanarak bu umursamaz, bencil, gorgusuz, acgozlu, para ve gosteristen baska bir halta yaramadan dunyayi isgal edip, kaynaklari tuketen sacma insanlardan uzak yasamak istiyorum.

4.04.2012

Moda Park & Arkadaşlar

Çocuklu hayat sen nelere kadirsin;
Bir parkın hayatımda böyle güzel bir rolü olacağını Ege öncesinde hiç hayal edemezdim. Bahariye’de oturduğumuz zamanlarda Moda, bizim evimizin balkonuydu. Küçücük evimizin değil balkonu, odaları bile olmadığı için kendimizi sürekli Moda’da bulurduk. 30 m2’mizde pek bir mutluyduk. Bahariye’de oturmak çok güzeldi, 2 dakikada sinema, 5 dakikada iskele. Taşındıktan sonra da pek bir şey değişmedi aslında. Evimizin az ötesinde Kalamış Parkı olmasına rağmen biz nefes almaya hala Moda’ya, ama artık farklı olarak artık Moda Parkı’na kaçıyoruz.

Çocuklu hayat sen güzelsin;
Geçen sene Serhan’ın hiç üşenmeden hava elverdiği her gün Ege’yi Moda Parkı’na götürmesi sayesinde Ege’nin süper arkadaşları oldu, e tabi bizim de.

12 Mart 2011
 Hatta bir de Moda Park Çocukları diye grubumuz var. Her hafta sonu çalıp söyleyen bir grupmuş gibi oldu tabi böyle yazınca, ama değil tabi, Facebook’taki grubumuz bu. Çocukların doğum günleri, kitap günleri, tiyatrolar, çocuklar için önemli ne var, ne yok paylaştığımız bir yerimiz orası. Bu kış sert geçince Moda Park bizlere yalan oldu ama geçen sene öyle miydi, bahar gibiydi havalar ve bizler, çoluk çocuk kışın bile parktaydık.

İpek geçenlerde Facebook’ta “Bebeklerin-cocuklarin birbirleriyle 45 dk oynamasi icin para verilen bir ulkede yasiyorum. Daha da birsey demeyeyim.” diye yazmış, bilmeyenler için yazayım İpek, Amerika’da yaşıyor. İpek’im sanırım her ama her yer böyle. Hani Ege yaşı gereği artık sınıfları doldurdu, severek de gidiyor, biz mutlu, o mutlu. Aslında amaçta tek bir şey var yaşıtlarıyla oyun oynaması. İşte bu noktada hayat kurtaran park arkadaşlarımız ile tamamen ücretsiz doğal bir yavru yaşıt grubumuz ile her türlü aktivite, etkinlik, ne olursa yapabiliyoruz. Çok şanslıyız, çoook.

26 Mart 2011
Bu sene bahar bize yalan olunca da hepimiz hadi havalar ısınsın da parktan çıkmayalım deyip duruyoruz. Herkesi burada teeek teeek yazasım var, zor tutuyorum kendimi. Hayat bu, ne zaman ne çıkaracağı belli olmuyor ama güzel şeyler çıkınca da hayat ayrı bir keyif oluyor. Yavrular birazcık büyümeye başladıkça, etraflarında arkadaşları olması ne kadar çok önemliymiş. Biz çok şanslıyız ki Moda Park ve Moda Park’lılar var artık hayatımızda. (hatta ben park ekibe eküri diyorum, sözlük anlamı yanlış anlaşılabilir ama benim için anlamı bambaşka güzel ARKADAŞLIKLAR)

İyi ki yavrular var ve iyi ki varsınız.

Çocuklu hayat sen gerçekten çok güzelsin.

26.03.2012

3 Yaş (Oğluma Mektubum)

Yukarıda mektup diye yazarken 2 sn düşünüp şu anda fark ettiğim bir şey var, sanırım Ege için mektup yazmak sadece kitaplarda okuyabileceği bir şey olacak. Bu da benim elektronik ortamda da olsa oğluma 3. Yaş mektubumdur.

Benim her şeyim, minik oğlum. Bugün 3. yaşını kutladık. Seninle birlikte hayatıma bir anda geliveren bu sonsuz sevgi nasıl bir şeydir bunca zaman geçmiş olmasına rağmen anlayabilmiş değilim. Annelik bambaşkaymış, harikaymış. Sonsuz sabır, koşulsuz sevgi ve sen, benim her şeyim olan küçük insan.

İleride bu yazıları okuyunca beni rezil etmişsin, sakın arkadaşlarıma söyleme diyebilirsin ama ben, sen büyüyünce tüm arkadaşlarına anlatacağım, hepsine tek tek mail atacağım (tabi o zaman hala mail olursa). Şaka ayrı miniğim, o kadar çabuk büyüyorsun ki seninle ilgili ileride dönüp dönüp okuyacağım, hatırlayacağım bir adres olması, bana da seninle ilgili mihenkleri buraya taşıma sorumluluğunu hissettiriyor. İyi ki de hissettiriyor, çünkü senin büyüdüğün her gün bana ve babana çok güzel. Geçirdiğimiz her anını özlüyorum, ya bana neler oluyor, burnumun ucu filan sızlıyor bunları yazarken.

Seni her gün nasıl özleyebiliyorum,  nasıl garip bir şey seninle birlikte daha önce fark etmediğim onlarca duygunun biranda hortlaması, çok yabancı olduğum duygular bunlar. Neler oldu yavru kuş sen geldikten sonra bana, ne süper şeyler oldu.

Seni seviyorum annecim, bu böyle biline, bunu sana her gün söylüyorum, sevgi manyağı yapıyorum seni belki ama içimde kalmasın, hep öpüp koklayıp hep söyleyeceğim sana bunu.

Nereden çıktın geldin hayatımıza bir anda, çok şükür ki geldin. Bana geçen gün “Başakcım mutlu musun?” diye sordun.  Ben çok mutluyum annecim, sen mutluyken, sen yanımdayken ben öyle çok mutluyum ki…

İyi ki doğdun bebeğim, seni seviyorum…

23.03.2012

Baharda kuslar gibi

Sonunda annem bizi ziyarete geliyor, son ziyaretinden 8 ay sonra. Gecen temmuzda dogum icin gelmisti ve hep birlikte Istanbul'a donmustuk Deniz tam 40 gunlukken. Herseyin inanilmaz zor gorundugu ama simdi buradan bugun bakildiginda aslinda pek de kolay olan gunlerde.

O gunler benim  icin biraz Elif Safak'in Siyah Sut kitabindaki gibiydi. Ben hicbir zaman bende olmayan yazma yetenegimi kaybetmemistim ama diger olan olmayan ne var ne yoksa kafamda dort donuyordu o gunlerde. Ben ben olmaktan cikmistim. Simdi Orkan'a ''Ne kadar da korkunctum degil mi?"diye sordugumda "Yok canim o kadar da kotu degildin" diyen kendisini birkac kere oldurmek, terketmek, kendisinden nefret etmek boyutlarina gelip, mektuplar yazip sonra da yirtmisligim vardir saniyelik gudulerle tabii ki. Oysa ki benim kendimi taniyamadigim o gunlerde Orkancim isten gelip benim sutum artsin diye bana tavuksuyuna corba yapiyor, her aksam bebek magazalarindan benim olur olmaz evhamlarla istedigim mallari alip getiriyor sonra da degistirmeye goturuyordu. Her turlu cadiliga, sacmaliga, vicikliga, gereksiz sevgi ve nefret patlamalarina aslanlar gibi gogus geriyor, yemek yapiyor, bebek uyutup, banyo bile yaptirabiliyordu.

Deniz bir haftalik sanirim, mutlu ama pek de umutlu olmayan yeni anne en yakin dostu telefonu ile


Annem ise bebekle ugrasmaktan bitap vaziyetteydi zira ben genelde yalanci pehlivan olarak evde dolaniyordum baska birsey yapmadan. Bir is yapiyor gibi gozukmeye calisiyordum sadece. Dusa giriyor uzunca bir sure cikmiyordum, tuvalette isim uzun haberiniz olsun diyordum dogum sonrasi bagirsaklar fena ayaginda dergi okuyor, twittera giriyordum. Annem beni her firsatta hadi sen yat diye odaya gonderiyordu, ben bebek ha uyandi ha uyanacak simdi diye kulagim  orada kafam yuzlerce felaket senaryosunda yatakta donup duruyordum ama bir turlu iceriye gitmek istemiyordum. Birkac kere pasaportumu alip evden kacmayi bile dusundum. Annemi ciddi anlamda iskenceye maruz biraktim yaklasik bir ay. Deniz'in pasaportu ya cikmazsa, nufus kagidi ya gelmezse ya biz Orkan'la Turkiye'ye gidemezsek (Orkan bedelli askerligini yapmak ve kardesinin dugunune katilmak icin Eylul sonu Istanbul'da olmaliydi) ya biz bu kerbelada yalniz kalirsak diye yiye yiye bitirdim kadini. Gunun onemli bir kismini internette ve telefonda, nufus, pasaport, konsolosluk islerini halletmek icin harciyordum. Neler neler yaptim inanamiyorum simdi. Ama Orkan ve annem sabirla katlandilar bana, bakima muhtac bir bebegin yaninda bakima muhtac annesine de ozenle baktilar, rahatlattilar. Beni asla yalniz birakmayacaklarina ve buranin da Allahin unuttugu bir yer olmadigina ikna ettiler. Tabii o sirada sutum azaldi ve bitti, ne yalan soyliyeyeyim emzirmenin ne kadar da onemli oldugunu bilsem de cok sevemedigim icin bittigine icten ice memnun oldum galiba, daha sonra verecegimiz kolikli bebeklerin ictigi ozel mamanin fahis denebilecek fiyatini tam olarak hesaaba katamadan ve tabii ki emzirmedigim icin Turkiye'dek saglik ocagindaki hemsirelerden tut da komsu teyzeler ve arkadaslarimdan yiyecegim azarlari ve dinleyecegim nasihatlari bilemeden. (Emzirmek oyle birseymis ki baskasinin cocugunu cok cok seversen senden bile sut gelebiliyormus Rusya'da yapilan bir arastirmaya gore dedi bir teyze bana saglik oacaginda mesela)

O gunler geldi gecti, bitti. Deniz su anda Ipadi yemek, ayak parmaklarimi isirmak, uzerime tirmanmak ve annesi kilo vermeye azimli oldugu icin yedigi kuru kayisiyi elinden aldigim icin bana bagirmakla mesgul. Bahar geldi agaclar cicek acti, Deniz yeni dogdugunda 6-9 aylik bebekler icin gelen ve benim o ruh haliyle dolabin derinliklerine sakladigim hediye kiyafetleri giyebiliyor ve annem tekrar bana yardim etmek adi altinda aslinda torununu gormek maksatli geliyor. Mutluyum cunku sanirim beni hala yorgun gorecek ama karanliklardan cikali cok oldu. Kis gecti bahar geldi vallahi da billahi bugun de dun gibi yine bir beyaz kelebek gordum buralarda. Guzel gunler umarim bizi bekler.
Cicekler iki gun once acti agaclarda uzun bir sure tomurcuk kaldiktan sonra. Elektrik direklerinden anlasilacagi uzere burasi Istanbul kadar modern bir sehir degil.:)




Bahar 3 hafta once geldi buraya, istanbul'da kar yagarken burasi 18 derece civarindaydi.
 Hic kar yagmadi bu yil.

17.03.2012

Who is the boss?

Deniz buyudukce benim de O'na olan hayranligim artiyor cunku artik karsilikli iletisim halindeyiz artik. Merak ediyor, sesime donuyor, kapida anahtar sesine bakiyor, yabancilara surat asiyor, kitabinin sayfalarini cevirip artik icine bakabiliyor. O'na ovguyle birseyler soyledigimizde utaniyor, dans ederken ellerini yanlarina filan aciyor. Ilk aylardaki hayal kirikligimda cocuk doktoru bir arkadasim iletisime gecsin daha kolay olacak demisti, dogruymus. Genelde evde yalniziz Deniz'le, o oyun oynarken ben bilgisayarda oluyorum, evde TV acilmiyor sadece muzik var, o nedenle ben surekli O'nunla konusuyorum ki sanirim O'nun da daha simdiden calcane olmasinin buyuk sebebi bu. Gunun en zor kismi Deniz'i gunduz uykusuna yatirmak. Sabah kalktiktan bir iki saat sonra uykusu geliyor ancak O'nu uyutmak bazen iki saatimi aliyor(du). Yatakta yatirmak ki genelde bu benim yatagim oluyor, emerken uyumayi sevdigi icin biberonu vermek, mamayi bitiren ama uyumayan vizildayan bir Deniz'e yine su ya da mama getirmek ve sonunda bos biberonu eme eme uyutmaya calismak bana ciddi anlamda yastiklari isirtiyordu. Ve bu kisir dongu gunde uc kez tekrarlaniyordu cunku Deniz'in gunde 3 kez 3 er saat araliklarla uykusu geliyor. Yani gunde 3 kez bu cendereden geciyordum ta ki sling denilen aletin hayatimi kismen kurtarmasina kadar.

Biz genelde Deniz'i slingte tasiyoruz. Ilk aydan beri bebek arabasini cok sevmedi Deniz, pusetinde uyuyakalip kalktiktan sonra orada oturmayi asla istemedi, her disari cikisimizda ben kanter icinde O'nu kucagimda eve tasidim. Haftasonlari Orkan'la ciktigimizda slinginde dolasan bir Deniz cok huzurlu ve mutlu oluyordu ben de arada deniyordum. Gecen gun ust komsumuzun oglen yemegi davetine de Deniz'i 1 saat uykuya yatirma ve basaramama seansindan sonra slingiyle ciktik. Ben salonda ayakta konusurken Deniz slingte uyuya kaldi taa ki ben yemegimi bitirene kadar. O gunden sonra her gunduz uykusu geldiginde Deniz'i slingine asip evin icinde dolastirip uyutuyorum ve boylece biraz huzura kavustum. tabii bu uykuya dalma yine hoop diye hemen olamiyor, once etrafi suzuyor birkac dakika sonra kafayi koyuyor kaldiriyor, tekrar ayni seyleri birkac tur dondukten sonra gozlerini yumuyor. Uyuduktan sonra da cikarmiyorum O'nla beraber ben de oturuyorum.

Attachment parenting denilen bir kavramdan bahsediliyor burada. Eski ebeveynlik tavsiyelerinin aksine bebegi istedigi kadar emzirmek, 2-3 yaslarina kadar olabiliyor bu surec, istedigi kadar kucakta tasimak, ebeveyn yataginda yatirmak ve sevmek oksamak her ihtiyaci oldugunda dokunmak, opmek koklamak uzerine kurulu bir kavram.
Cocuk simarir diye kucaga almamak artik demode bir kavram attachment parentinge gore. Aksine her istediginde kucaga alacaksin, pusette itmek yerine kucakta tasiyacaksin slingte ya da benzer tasiyicilarda. Meme budalasi oldu diye kendin memeden kesmeye karar vermeyeceksin. Yatagina, odasina alissin diye daha kucucukken bagirta vagirta odasini ayrirmayacaksin hatta anne babanin yataginda yatiracaksin.
Gectigimiz aylarda siklikla Prof.Sabiha Paktuna Keskin'i seyrediyordum internetten ve de okuyordum bazi yazilarini o da ayni seyleri soyluyor cocugun anne babasinin yataginda yatmasinda bir sakinca olmadigini hatta 3 yas ve uzerine kadar yatabileceginden bahsediyor. Baska bir yazida ise cocugun annesiyle uyumasinin beyin ve kalp gelisiminde cok onemli oldugundan soz ediliyor. Yani buyuklerimizin bize ogutlediklerinin aksine, cocuk fazla kucaga alinmaktan, bizimle yatirilmaktan, her istediginde meme vermekten simarmiyor aksine daha az stresli, mutlu, zeki bebekler olmasina yardimci oluyoruz boyle yaparak.

Deniz 40 gunlukken Istanbul'a gittigimizde bence dunyanin en iyi cocuk doktoru olan Alev hanim'a "Deniz'in gazi cok oluyor ne yapayim, bir turlu gecmiyor" dedigimde "Opucen-oksican-sarilican" demisti de bayagi bir gulmustum ve de sevinmistim acikcasi. Bana bebegin gerektiginde artik ayakta bile sallanabilenecegini ve herseyden onemlisi onun patron oldugunu "She is the boss" diyerek aciklamisti. Her istediginde mamasini vereceksin, her uyumak istediginde uyutacaksin o kadar. O'nun istekleri ihtiyaclaridir.

Sevgili patronum Deniz, umarim seni rahat ettirebiliyoruzdur, her istedigini istedigin vakit yapmaya calisiyoruz. Simarmadigini ve de mutlu oldugunu tahmin ediyorum. Benim biraz sirtim ve bacaklarim agrisa da agladigini gormemek ve uykuya mutlu dalmani bilmek simdilik bize yeter.

10.03.2012

The Family Bed

We never started out planning to bed-share. It was not on my radar at all. I very confidently declared both pre and during pregnancy that my baby would go to her crib after a few weeks, 3 months at most. I would say, That's just how we do it in my family.
And then I met Emine. And winter started. And our house became a cold, windy, unheatable place and the thought of sending Emoş to that cold, breezy, poorly insulated room was just too difficult, never mind how much it would cost us to heat it. So we postponed her moving over there.

In the meantime, she developed a pretty regular night-time routine where she would wake twice to eat and then go back to sleep. I noticed that if I put her back in her bassinet after her second feeding, she would wake up an hour later fussing and whining. I would then take her in bed next to me and she would sleep peacefully for a few more hours.
After noticing this regularly I started bypassing the fussing at all and just putting her to bed with me after her second feeding. Then it started happening after her first feeding. And then suddenly she was both too big for the bassinet and also trying to turn over, which caused the bassinet to rock and sway with an alarming fury.

We talked about moving her to her crib. She was already napping there during the days. Bekir and I decided we wanted to keep her with us for a bit more because A) her room was still an ice-box and B) we like having her with us.

Cut to our wonderful nanny trying to move her crib to our room only to find it wouldn't fit out the door of her bedroom. So then we were faced with two choices: full-time in the crib or nights in our bed. The choice was easy. We love having her snuggle up next to us (ok, next to me!) when she rolls to her side in her sleep. Bekir loves coming to bed late and finding us both sleeping peacefully. And I love when she wakes me in the morning by her sweet cooing, and her gummy smile when I say, "good morning, how are you?"

So for now we have the family bed. Hopefully we are less akward-looking than the family in the picture of this now out-of-print book. But even if we aren't, no one is around to see us anyway!

6.03.2012

Yorgunluk mu, O da Ne ?


Yaklaşık 2 haftadır bu yazıyı bitirmeye çalışıyorum ama yoğun yorgunluktan bir damla güç bulup da oturup yazamadım. Uzun lafın kısası hayat pek kolay değil, yaşamın içinde bata çıka herkes kendince bir şeylerle mutlu olabilmek için çabalıyor. Depresif başlangıçları hiç sevmem ama sanki hayat geçmiş zamanda bir yerde takılmış kalmış, ben de onu geri getirmek için çektikçe çekiyorum ama ne gelen var, ne de gelecek olan sanırım. Umut güzel tabi, hiç kaybetmemek gerek, evet güzel günler gelecek, çok şükür tabi ki gelecek. Hiç şüphem yok ki kesin gelecek. Aylar oldu, niye gelmiyor ya, yook sorma öyle şüphelenirsen gelmez, sen umudunu sakın kaybetme, hep iyi düşün iyi olsun, yaşasın karma, bak bugün kuşlar da şakıyor, havada sanki sıcak gibi, ulan nerede bu hala gelmiyor, yoksa gelmeyecek  mi???

Depresif olmamak gerek, dinç olmak, sağlam vücuttaki zihinle harekete geçmek gerek. Ama itiraf etmem gerek ki çok yorgunum.

Bu Boyutta olmasa bile çözümsüz değilim;

Diyorum ki insanlar için de şarj aletleri olsa, kendimizi bağlasak bu alete, bir yandan iş yaparken şarj olsak, güzel olmaz mıydı? Böylece uykuda geçirdiğimiz zamanlar da bizim olurdu. Ya da günler 48 saat olsa, hatta zamanı dondurabilseydik.

Gelelim gerçeklere;

Ben kendimi planlı bir insan sanırdım, ama en planlı halim bile o kadar plansız ki artık. Ege’den sonra aklım başımdan gitti, yok aslında aklım çok başımda, sanırım gücüm benden gitti. Aslında gücüm de eskiye oranla çok daha fazla kullanabildiğimi biliyorum, çok iyi biliyorum ki, şu an ki tempom Ege’nin doğumundan önce bende olsaydı, evde yıldızlar parıldar, sürekli yeni şeyler öğrenir dururdum.

Şimdi derinden donduran gerçekler;

Anne olduktan sonra ertesi günün işleri kotarabildiysem, ev halkı aç kalmayacaksa, ütüler dağ boyutuna ulaşmadıysa, çamaşır sepeti henüz taşmadıysa süperim diyorum kendi kendime. Derin dondurucu sen ne yüce bir aletsin ki, sen yoksan halim harap olurdu. Şu anda saat 22:10. Evden canlı canlı durumu iletiyorum. Serhan şu anda Ege’yi uyuttu, yanından geliyor. Ben de mutfağı toparlayıp, çamaşırları astım, Serhan’la eş zamanlı olarak salona geldim. Yarın Ege okulda olacak, o yüzden öğlen yemeğini kurtardık. Yoksa şimdi yemek zamanı olmalıydı. Hep beni kurtaran derin dondurucudaki köfteler de yarın akşamın yemeği olacağı için de ben şu anda bu yazıyı bi-ti-ri-yo-rum.

2.03.2012

Vecihi ile ille sonrasi

Anne olmanin kolay olacagini kimse soylemedi ve bebekler de bir prospektusle gelmiyorlar bize. Kitaplardaki tavsiyelere sonuna kadar da uysak her bebegin bir karakteri var ve de soya cekim onemli etken bence. Anneannem hamilelik murvet, dogumda bir selli yagmur ille sonrasi ille sonrasi derdi O'na da bunu 7 cocuklu anneannesi soylermis. Gercekten herseyiyle dogru. Hamilelik heyecanla gecen bir sure, dusunmek, beklemek, hazirlanmak, okumak, neye benzeyecegini hayal etmekle gecen, arada bel agrilari, tuvalet tutamama, kasilma gibi yan etkileri de olabilen guzel bir surec. Dogumda bir selli yagmur geliyor, sancisiydi, ikinmsiydi dogumdu, hastaneydi eve geldiydi, annenin ayaklar fil gibi olduydu, anne simitin uzerinde oturduydu ve tipi insanliktan ciktiydi gibi o zaman korkunc gorunen ama simdi gecip gitmis unutulmus sikintilardan sonra ille sonrasi kismi geliyo ki o kisim beni cok dusunduruyor hatta bazen hayal kirikligina ugratiyor.

Hep boyle mi olacak?

Yorgun, hicbirseye yetisemeyen, hala tipi kayik, uykusu az, endiseli gunler mi olacak yillarca. Sanirim hayir.
 Nasil ki dogumdan bir saat sonra ayaklarim bir filin ayaklariyla ayni boyuta geldiginde hic gecmeyecegini dusunduysem sanirim bebek de buyudukce bir duzen oturtulacak ve bugunler de gecip gidecek. Tipki bizim annelerimizin bilmem pek hatirlamiyorum iyiydi cokda  kotu degildi o gunler dedigi gibi. Ki ben de uykusuz ve yemeyen bir cocukmusum.

Bugunlerde bir dolu anne bloglari takip ediyorum. herkesin en buyuk sorunu uyku-suzluk. Bebegin her saat basi hatta daha sik kalkmasi, gece kalkip bir daha uyumamasi, surekli aglamasi annelerin en buyuk derdi. Uyku nedir unuttum diyenler var. Birden fazla cocugu olup bir onu yatirip digeri kalkinca uyutmaya calisan sonra oburu kalkip onu emzirip yatiranlar var. Hastalikla ugrasanlar, caresiz insanlar var. Birseylere yetisememe, eski hayati unutma olagan seyler bu annelerde. Ancak bazi bloglardaki anneler ki bunlar yabanci anneler hic sikayet etmiyor. Uc cocugu olan bir anne var, dindar bir Amerikali kadin. Homeschooling yapiyormus yani cocuklari okula gondermiyor evde egitiyor-burada oyle bir hak var. Devlerin kontrolunde evde cocouklari okul kitaplariyla egitebiliyorsun. Bu anne cok organizeyim ben diyor. Hobilerim var, scrapbooking yaparim, dekorasyona merakliyim, spor yaparim, sunu yaparim bunu yaparim. Inanamiyorum ben boyle insanlara. Insanotesi geliyor bana. Enerjiyi nasil buluyor anlayamiyorum. Uc cocuga bak, evde okul sistemi kur ve bir dolu da hobin olsun.

Organize olmak cok onemli ben de onu anladim. Gunu onceden planlamak, bebegin yiyecegini, giyecegini hazir etmek, gunu nasil gecirecegini dusunmek isleri kolaylastiriyor bu kesin ama yine de bebek ilgi istiyor, orada tek basina birakmak, aglaya aglaya alsimasini saglamak icime sinmiyor. Her agladiginda sevin, kucaklayin, opun diyor uzmanlar. Asla ve asla aglatarak egitim vermeyin. Hal boyle olunca da bebek her uyanik oldugu zaman yaninda olmak sart oluyor.

Deniz'e ben bakmaya karar verdim, isten ayrildim. Hamileyken ise donerim diye dusunsem de hem Orkan'in hem de annelerin, cevremdekilerin telkiniyle en az 2-3 yasina kadar benimle olmasinin O'nun duygusal sagligi icin gerekli olduguna ikna oldum ve simdi evdeyim. Calisan bir annenin cocuguyum ve annemi cok ozlerdim, O'na cok duskundum. Anneannemin beni son derece ozverili, sevgi yumagi halinde buyutmesine ragmen annemi isterdim arada. Sonradan calisan bir annenin kizi olmaktan gurur duydum. Disarida bir hayati olan anne bana kalirsa cocuguna cok sey verebilir. Maddi ve manevi acidan calisan annenin cocuguna kattiklari bence cok onemli. Ben birkac yil evde kalmayi dusundum ancak arada gercekten de ise donmeyi aklima getirmiyor degilim. Kres bile baktim ve hic hoslanmadim ama birkac yil sonra iyi bir fikir olacagini hissediyorum.

Umutsuz evkadinlarindaki Elif gibi, esofmanla dolasan, gozlatlari mor, sac bas eskisi gibi olmayan bir anne olmak istemiyorum hem kendim hem de Deniz'in sagligi acisindan. Ha bir de Duggar family var burada tvlerde O aile gercekten bir efsane sanirim. Kadinin 19 cocugu var ve kadin sinirleri alinmiscasina mutlu, sakin ve huzurlu. Buyukler kucuklere bakiyor, tabii ki hepsi evde anne esliginde egitim aliyorlar. Ailecek minibuse dolusup tatile gidiyorlar, ben Deniz'in cantasini hazirlayip, palto sapka derken yorgunluktan bitap dusuyorum daha evden cikmadan.

Sanirim olay biraz da bizim sehir insani olmamizdan kaynaklaniyor. Apartmanlardayiz, trafikteyiz, saatlerce yollardayiz, yorgunuz, stresliyiz. Sabrimiz ve gucumuz ondan yok. Benim okudugum ozellikle evde egitim veren, cok cocuklu anneler kocaman evlerde yasayan dogayla icice olan anneler. Cunku resimlerde cocuklar ya tavuk kovaliyor ya da meyve topluyor. Dogada hoplayan ziplayan cocuklar daha rahat buyutuluyor bu kesin. Ben de son zamanlarda bir koye gitmeyi dusunmuyor degilim. Bakalim zaman ne gosterecek.
 Bir gezme donusu Deniz' Vecihi sapkasiyla.
Vecihi (Gulen Gozler filminde Sener Sen)

28.02.2012

Hayaldi, gercek olacak mi ya da olmali mi olmamali mi?

Buralarda yasamanin benim icin guzel yanlarindan biri yazlari Istanbul'a donusudur sairin de dedigi gibi sevgili ve mama ve papalar. Her ucaga bindigimde hatta binmeden birkac gun once dunyalar benim oluyor ve heyecandan bavulumu bile toplayamaz hale geliyorum bazen de akil karisikligindan toplayamadigim oluyor tabii. Ama burada olmanin baska guzel yanlari da yok degil. Kimine gore daha rahat yasam sarti ki bu tartisilir, kimine gore kimkime dumdumalik, kimine gore duzen, kimine gore ise daha cok demokrasi (?)nin cazip geldigi bu yeni dunyada beni cezbedenler basit seyler.  Her seferinde cekip gitme dusuncelerime engel olan kucuk ama onemli seyler, mesela mahalle kutuphaneleri. (Posta sistemi, Netflix, geri donusum, az dedikodu az mudahale de ayaklarimi geri geri goturenlerden)

24.02.2012

80'ler biz, Adile Nasit ve bugunku buyuk yalnizligimiz

Deniz'den firsat buldukca internetten dizi seyrediyorum. Ama asla ve asla ic karartici olanlari degil, cok sikildim onlardan, Fatmagul, Hurrem, Feriha bombardimanina Turkiye'de yaklasik 3 ay yakalanip zaten uzatmali lohusaliktan hafiften kararmis icimi iyice kararttim aksamlari. Benim son gunlerde en cok hosuma giden TRT'deki Seksenler dizisi. Kendime oyle yakin buldum ki o diziyi.
Ben aslinda 80'ler degil daha cok 90'lar cocuguyum. 80'leri iyi hatirlamama ragmen daha cok bilincli oldugum donem 90'lardi. Ama dizideki hersey de benim hatirladigim 80'lere oyle yakin ki.

16.02.2012

what a difference a month makes


Emine had her four month checkup this week. Not even counting weight and height, the developmental changes that happened over the last month have been amazing.
She loves to pull herself up to sitting and is able to hold herself up for a few seconds before toppling over. She also loves to pull herself up to standing but isn't always successful when she attempts.
She is more vocal, responsive, and she understands several words. She is drooling like crazy and this morning woke up wanting to gnaw on my finger to ease her gum pain. She was working very hard on turning over for a couple of weeks. I even bragged to my family that I was sure she would be doing it by Valentines day. Well, last weekend she stopped working on it and has moved on to other interests but I'm sure she will revisit it soon!

14.02.2012

Bilmek X Farketmek

Bugun esasında hep de tekrarlanan rastlantılar arka arkaya geldi ama bugün bildiğim seyleri farketmek biraz daha etkiledi; aamanın inanılmaz hızlı geçişi ve yaşarken bunu düşünmeyi  ertelediğimiz- ya  da kendi adıma…
Küçük bir kutuda kaybettiğim bir şeyi ararken Alp doğduğu zaman ona ait şeyleri yazmak için aldığım küçük defterin bir aksesuarını buldum. Veee bilmem kaçıncı defadır hiçbir şeyi not almadığımı tekrar hatırladım . Acaba yaşarken hep devam edeceğini zannettiğimiz için mi erteleriz ?

12.02.2012

Deli Haller


Bir süredir deli bir hal içinde Ege. Ben işten eve geldiğimde salonda elinde bir yastık kendi etrafında “düşücem, düşücem yakala beni Başak” diye dönüyordu. Defalarca yakaladım ama o yine aynısını yapmaya devam etti. Sonraki yaklaşık 1 saat boyunca da durum değişmedi, elinde yastık döndü durdu. Bu onu kesmedi, sonra koltuklardaki minderleri yere atıp onların üstüne atladı. Ben gözle takip ederken bile çok yoruldum ama o yorulmadı. Bu da olmadı, odasındaki kanepenin (ki üçlü bir kanepedir kendisi) tek parça koca minderini salona taşıyamadığı için benden yardım istedi. O koca minderi de salona getirdikten sonra da gecenin kalan 1 saatinde de aşağıda örnek 1A’da göreceğiniz ev tipi kaydırağa tırmanmak, inmek ve kaymakla geçti. Ben bilemedim neler olduğunu, Serhan ekstra bitmişti ki ben gelene kadarki saatleri de aynen bu deli haller içinde geçirmişler.

Bir bilen var mı, neler oluyor???

9.02.2012

Sana ne?

Up All Night diye bir dizi var bir anne, bir baba ve bir bebek. Baba cok da basarili oldugu avukatlilk kariyerini birakip tam zamanli baba olarak evde yeni dogmus bebegine bakiyor annetum gun isine dondukten sonra. Christina Applegate ve Will Arnett oynuyorlar. Alisageldigimiz yapidan cok farkli degil mi? Bizim toplumumuzda aaa dedirtecek, niye? dedirtecek kadar degisik bir durum.

4.02.2012

Oklar, yaylar, cocuklarimiz ve biz

Anneligin her daim kalp carpintisi, bas agrisi, endise krizi ve de kalp kirilmasi oldugunu ben de ogrendim sevgili blogger. 30'lu yaslarimda hala isiklardan gec diye bikmadan tembihleyen annemi, bana gozu gibi bakan usumeyeyim diye eve legende kar alip oynatan anneannemi, bebekken nefes aliyor muyum diye yuzume buzdolabindan cikardigi aynayi tutan babami,  kuvette kayma dikkat et diye hamileyken bana mesaj atan kayinvalidemi bile cok iyi anliyorum, saygi duyuyorum ve daha cok seviyorum yemin ederim. Ve bu itiraf bana ilk aylarda bir dolu seyi soyleten, duygusal kusmalar yaptigim lohusalik sendromu duygusalligi degil garanti veririm zira dogurali neredeyse 6 ay oldu.

1.02.2012

I Love The Smiths


Güzel bir film izleyince keşke hiç seyretmemiş olsaydım istiyorum. O ilk seyrettiğimde aldığım keyfi kahretsin ki tekrar aynı derecede alamıyorum. Dün de yine böyle hissettim.
Radyo Eksen gerçekten cancandır, arada yayınladığı ufak bir film sahnesi sayesinde “(500)Days of Summer” aldı filmle tanışmış olduk. Ne kadar da süper oldu, bağımsız filmleri çok seviyorum.
Ege doğduğundan beri nerdeyse 3 senedir sinemaya gitmedim. (Bir kere şirketcenek gitmiştik reklam filmimizi izlemek için onu o yüzden saymıyorum). Gidebilir miydim, tabi ki. Ama sinemaya gitmek istediğimde sinemada geçireceğim 2 saati bir yerde oturup kahve içerek geçirmek hep daha güzel göründü, daha dinlendirici ve sakinleştirici. Sonra da neden o 2 saati Ege’ye ayıracağım kısıtlı vaktimden çalıyorum diye düşünüp, mümkünse hiçbir yere gitmemeyi tercih ettim. Muhtemelen doğrusu bu değildir ama kendime ayırabileceğim tüm vakitlerimde oğlum ile oluyor olmanın ötesi artık boş geliyor bana. Sanırım ben böyle çok iyiyim.

To die by your side
Is such a heavenly way to die



27.01.2012

Cookie or Not Cookie

Bir varmış bir yokmuş. Bundan tam 1 hafta evvel Egeoğlan kurabiye istiyormuş. Ege’nin annesi de kendinde azıcık güç bulup önce internete sonra da mutfağa girmiş. Bulduğu tarif neyse ki çok kolaymış hemencecik harika bir hamur oluvermiş. Egeoğlan elinde kurabiye kalıpları annesinin açtığı hamurlara kalıpları basıyormuş. Kedi, ağaç, yıldız ve kurabiye adam şeklinde bir sürü kurabiye yapmışlar. Tepsiyi fırına verince de 15 dakika hazır oluvermiş nefis kurabiyeler. Egeoğlanın babası da kurabiyeleri süslemek için glazür yapmış. O da pek bir kolaymış. Kurabiyelere glazürü sürmüşler, üzerine şeker süsleri koymuşlar.

Tarifi tesadüfen aşağıdaki sitede buldum. Acaip güzel oldu, paylaşmak için can atıyordum. Tarifini yayınlamama izin veren ve bizim blogumuza hoş gelen Meliha’ya teşekkürler.

Denemek isteyen olur diye işteeeee Zencefilli Tarçınlı Kurabiye

Hikayenin en önemli noktası Ege tabi. Birlikte bir sürü şey yaptık ama kurabiyeyi ilk defa. Kurabiye yaparken aldığı keyfi gördükten sonra sanırım artık bizim evde sık sık kurabiye pişecek.

İşte Ege’nin kurabiyeleri :)


All around the world ya da yemek hikayeleri

Deniz muzdan nefret ediyor,bunu O'nu kustura kustura ogrendim maalesef. Kati mamaya gectiginden beri yavas yavas cesitli sebze ve meyve purelerini veriyordum kicok hamarat bir ev hanimiolamadigim icin daha evden yapmaya dogru duzgun firsat olmadi.(Organik taze kabakla yaptigim purede kabagin aci cikmasiyla ilk deneme husranla sonuclandi) Earth's Best'in organik mamalari var, ay gruplarina gore ayirmislar ve fiyatlari cok uygun, Walmart'tan cesit cesit aldik. Tatli patates, bezelye ve havucu sevdi ancak sisede pembe gorunumde eksi tatli acayip muz puresinden birkac denemede de hic  hoslanmadi, ben de bu acayip tat ve gorunumden olsa gerek diye hic uyanmadim. Dun de biraz mizmiz ve uykusuz gecen gunun sonunda kendi yedigim muzdan vermek istedim, birkac minik ittirmeden sonra son 2 saat icinde yedigi ne varsa kustu ilik ilik kendi uzerine ve devaminda da benim uzerime. Neyse kustuktan sonra bayagi bir guleryuzluydu de cok uzulmedim. Demek cocuklara birseyi zorlamayacaksin, ben de de geri tepiyordu cok iyi hatirliyorum ozellikle yemek konusunda anneannemin bir birine intizar edeck mi yemeyen cocuk versin lafi kulaklarimda cinliyor. Aslinda kimseyi birseye zorlamayacaksin.

Bu hafta Deniz donmeyi iyice ogrendi sanirim, yataginda zirt zirt donuyor ama parkinda ve yerde ihhhh. Ben ise hergun onun yeniliklerini seyretmekten baska birseye konsantre olamiyorum, 5.5 aylik bebekten neler ogrenilir sasiyorum. Daha cok erken biliyorum ama kendim icin birseyler yapmaliyim, baskalarina faydali olmaliyim diye dusunurken bir bakiyorum gun bitivermis, Deniz'in gun icinde yeni yeni seylerini seyrederken ve pek tabii biberon yikayip steril ederken, mama hazirlarken, kaka degistirirken.

Son birkac gunde Deniz'le ve Deniz'den ogrendiklerim:

*En sikintili zamaninda bile gulebilirsin (uyku gozlerinden akarken, kustuktan sonra ve acken bile gulebiliyormus insan)
* Hicbirsey icin kimseyi zorlama, geri tepiyor. Birgun belki kendi isteyerek dener ve sever her neyse zorladigin.
*Sevmezse dert degil, insan birseyi sevmeyip yemedi diye olmez (sanirim)
* Gun icinde artik kesinlikle dermanim kalmadi yapamayacagim dedigin seyler hizla ve istekle, bir azim, bir kosu yapilir ve de zevk alinabilir.
*Uykusuzluk kotu birseydir, uykunu iyi alamadiysan bebek de olsan yetiskin de gununun icine guzelce edilebilir.
*Kendim icin birsey yapamiyorum, baskalarina faydali olamiyorum, eve tikilip kaldim dusunceleri yersizdir (en azindan simdilik), mutlu ve saglikli bir cocuk yetistirmek icin cabalamak, ogrenmeye calismak, hem senin, hem O'nun hem de pek de iyiye gittigi gozukmeyen gariban dunyamiz icin onemli bir katkidir.
*Tv seyretmeden de yasanir hem de cok guzelce (sinemaya gitmeyi ozluyorum yalan soyleyemem).
*Radyo Eksen cancandir.

Orkan Deniz'in sacini bir sarkiciya benzetmeye calisti sabah, neydi neydi, 90'lardan diye diye. Neyse ben copluk hafizamla adini Lisa olarak hatirlayip araya taraya bahsettigi kisinin Lisa Stansfield (All Around the world) oldugunu buldum sonra.

24.01.2012

baby friends



Emine has a friend named Marek who is 3 weeks younger than her. His mom is Czech and his dad is Turkish. They live here in Adana and Marek will speak English, Turkish, and Czech as he grows. His mom, Olga and I used to work together. She is a "real" English teacher, as opposed to me who sort of fell into it.



We went to visit them today, as they came to see us on New Years Eve. Marek is about as long as Emine but boy is he lighter than her! It was like picking up a feather. They basically ignored each other and definately didn't realize they there was another baby there. Emine did try to grab his ear with her razor talon fingernails, but didn't do any damage.

They both got cranky at the same time so our visit was short, but I can't wait until they can interact with each other! Baby talk is so cute.



23.01.2012

grow, baby, grow

I believe we are in the middle of the 3 month growth spurt here. On Friday, Emine jumped from drinking about 850 ml of formula a day to over 1000. Today she drank 1100. She is also super cranky and crabby. I swear she grew in inch over the weekend.
We are also still battling the 45 minute intruder. She hasn't had a nap longer than 45 minutes for over a week. The poor thing wakes up crying because she just wants to keep sleeping, and when she sticks that little bottom lip out it is just heartbreaking. I keep hearing different opinions about how to deal with this, but absolutly nothing I try works. And once she wakes up there is no getting her back down until the next nap time.
I realize that "sleep begets sleep" no longer applies now that she is not a newborn anymore. There is a limit of how much sleep she needs, and since she is getting so much at night, perhaps thats why she can't really nap. But that stretch at night is not nearly long enough to get her through the day, and she ends up a cranky mess. Here's hoping she grows out of it sooner rather than later.

21.01.2012

Sen

Deniz'le basbasa gecirdigimiz ilk haftamiz sakin gecti. Endiselenmekten cok endiselenmistim ama gunler oyle hizli gecti ki, tuvalete gitmeye bile unuttum arada boylece endiselenmeye vakit kalmadi.

Yanlis anlasilmasin, saga sola kosturmaktan olmadi benim unutkanligim, Deniz'le gecirdigim vakit onu opmek koklamak, guldurmek, sacimi cekmesine izin vermekle gecti . Bir kere evi supurdum, bir kere de sildim ( evimiz Istanbul'daki alisik olunan evlerin yaklasik beste biri kucuklukte), bir iki kere bulasik makinasi bosaltip, bir de yogurt corbasi yaptim koca hafta. Diger vakitler hep Deniz'i giydir, soydur ve minciklamak seklindeydi.

18.01.2012

Kar Yola Yağdı

2 gün önce bana bir sürpriz olarak kar yağdı, hem de gayet iyiydi. Yıllardır İstanbul’da doğru düzgün kar yağmazken, Ege ilk kez kar göreceği için ben ayrı bir sevindim. Eve rahat geldim, ne de olsa deniz yolu benimkisi. Ofisten 3-4 saat trafikte kalanlar olmuş, her yer kilitmiş meğer.

17.01.2012

Tavuk mu Yumurta mı?


Aslında mesele sadece nugget ve benzeri ürünler değil.Marketten aldığımız bütün paketli gıdalar.Organik olmayan tavukları, nasıl üretildiğini öğrendiğimizden bu yana almıyoruz.Sanırım doğru ve sağlıklı beslenmek çok zahmetli.

16.01.2012

sorry about that...

Emine had her 3 month checkup this morning at the pediatrician's. She pooped on the table, and then as soon as I had cleaned that up, she peed all over it. At least we know her digestive and urinary tracts are working well!

10.01.2012

The Magical 3 month mark

Everyone has been telling me that after 3 months, babies get easier. Well, as we have been approaching the 3 month mark, I can safely say that although some of Emine's mysteries have been revealed, I am discovering more every day.

For example, just a few days after reaching 12 weeks, she discovered a new sound. She surprised herself and everyone in the house when she screeched a sound that can only be described as a falcon attacking its prey. We were shocked, she was shocked, and then she quickly realized that that sound gets attention. Now it is her go-to sound. Super fun at 6am.